top of page

Günümüzde Depresyon

  • Elvira Bahçeli
  • 24 Mar 2023
  • 3 dakikada okunur

Günümüzde depresyon yaygınlığı her geçen gün artmaktadır. Dünya Sağlık Örgütü’nün açıklamalarına göre depresyon dünya genelinde en yaygın olan ruhsal hastalık olmasının yanı sıra, tüm hastalıklar arasında yaygınlık sıralamasında da 4. sıradadır. İnsanlık, üzerinde yaşadığı gezegeni tüketirken, kendi içini de bir o kadar tüketmekte. Dünya genelinde her beş kadından biri ve her on iki erkekten birinin depresyonda olduğu araştırma sonuçlarında ortaya çıkmıştır. Türkiye’de bu oranlar ülke genelinde %4.4 olarak görülmektedir. Depresyon artışının yanı sıra antidepresan kullanımı özellikle 2020-2022 yılları arasında iki katına çıkarak, Türkiyede her 1000 kişi başına 49 antidepresan kullanımı olduğu tespit edilmiştir.


Dünya genelinde önümüzdeki on yıl içerisinde depresyonun en yaygın ikinci hastalık olacağı öngörülürken, bu hastalığa dair ne kadar şey biliyoruz? Depresyonun toplum içinde üzüntü ile bir tutulup basite indirgenmesi, gerçekten bir hastalık olarak kabul edip harekete geçmemize engel oluyor. Bu hastalığın belirtileri, hastalık olarak kabul edilebilmesi için gereken süresi ve semptomları dışında; günlük hayatımızda depresyon denildiğinde dikkat etmemiz gereken, algımızı değiştirmemiz gereken birçok konu var. Sosyal hayatımızda grip olan biriyle karşılaştığımızda burun akıntısı, öksürük, hapşurma gibi belirtilerini anlamsız bulmamız ile depresyonda olan birinin kendini suçlamasını, değersiz hissetmesini anlamsız bulup bunu dile getirmemiz aynı derecede yanlış bir tutum olacaktır. Böyle bir örnek vermek durumunda kalıyorum çünkü maalesef toplumun çoğunluğunda depresyonun bir insanın düşünceleri ve duyguları üzerinde yaptığı değişimler birçok insan tarafından saçma bulunuyor ve yargılanıyor. Bu durum da, depresyon ile mücadele eden insanların hastalığından utanmasına, gizlemesine ve dolayısıyla birçoğunun da tedaviden kaçınmasına sebep oluyor. Depresyonu bir hastalık olarak kabul ettiğimizde, bu hastalıkla mücadele eden insanları yargılamadan dinlemeye ve anlamaya başlayabiliriz. Dünya genelinde depresyon ve birçok ruhsal hastalığa yönelik farkındalık çalışmaları artmışken, ülkemizde depresyon oranı bu kadar artmış olmasına rağmen toplum içinde hala yeterli farkındalığa ulaşamamış durumdayız.


Depresyondan Canlı projesi, depresyon konusunda toplumu bilinçlendirmeye yönelik çalışmalar yapmaktadır. Toplumdaki yanlış algıların ve yargıların birçok dayanağı da sosyal medya ve film/dizi sektörü üzerinden maruz kaldığımız yanlış yönlendirmelerden kaynaklanmaktadır. Türk medya tarihine genel olarak baktığımızda, izleyici ve dinleyici kitlesinin genel olarak acıma ve üzüntü duygularına oynayan daha arabesk, daha depresif, daha yıkıcı içeriklere maruz kaldığımızı görmekteyiz. Ancak gerek şarkılarda, gerek en çok izlenen filmlerde olsun; depresyon sebebinin sevgiliden ayrılmak olduğu toplumumuza resmen ezberletilmiş olduğunu görebiliriz. Bu demek değildir ki sevgilisinden ayrılan biri depresyona giremez, girebilir; kişi bir yakınını kaybederek, işinde sorunlar yaşayarak, ailesi ile geçinemeyerek, hayatı sorgulayarak da depresyona girebilir. Sosyal ve çevresel sebepler dışında kişinin büyüme koşulları, genetik yapısı, sosyo-ekonomik durumu gibi birçok sebep onu depresyona sürükleyebilir. Burada dikkat etmemiz gereken ve asıl önemli olan konu, kişinin ne üzerine tetiklenerek depresyon yaşadığı, ne ölçüde depresif olduğu olmamalıdır, bir insan bir diğerine hiç önemli gelmeyen ve çok basit görülen bir konu ile başa çıkamayabilir ve depresif atak yaşayabilir. Normalize etmemiz gereken temel düşünce bu olmalıdır.


Dünya genelinde yapılan son araştırmalarda, duygu-durum bozukluğu olarak depresif atakların incelenmesi üzerine, dünyada 900’ü aşkın depresyon türü olduğu belirlenmiştir. Bu oranın yalnızca inceleme yapılan bireylerden oluştuğunu da göz önünde bulundurursak, depresyonun her ne kadar belirli semptomları olsa da her insanın biricik olduğunu ve her hastalığı belirli benzerlikler içerisinde bambaşka deneyimlediği konusunda hemfikir olmalıyız. Hızla tüm olanaklarını tükettiğimiz bir dünya içerisinde, teknolojinin, sanayileşmenin arttığı bir zamanda, değişen ve dönüşen insanlar olduğumuzu ve dolayısıyla duygu-durumlarımızın da bu değişimlerden doğrudan etkileneceğini kabul etmemiz gerekiyor.


Depresyonun yaygınlaşmasını önlemek için birinci adımın farkındalık oluşturmak olduğunu anlattıktan sonra, kontrolsüz antidepresan kullanımı ile de bir detaya dikkat çekmek istiyorum. Doktor kontrolünde olmadan hiçbir ilacın kullanılmaması herkes tarafından bilinirken, birçok insan psikiyatriste gitmeden kendini kötü hissettiği dönemlerde antidepresana başvuruyor. Ancak düzensiz ve bilmeden antidepresan kullanıldığı durumlarda, antidepresanların duygu-durumlarımız üzerinde olumsuz etki oluşturabileceğini, depresif veya manik/hipomanik ataklara sebep olabileceğini göz önünde bulundurmamız gerekiyor. Medikal tedavinin ruh sağlığı alanında önemi tartışılamayacak kadar büyük olsa da, medikal tedavinin bir psikiyatri uzmanı tarafından verilmesi ve kontrol edilmesi büyük önem taşımaktadır. Psikoterapiye ihtiyaç duyabilirsiniz, bir uzman desteği almak isteyebilirsiniz ancak medikal tedaviye ihtiyacınız olup olmadığına kendiniz karar vermeden ve ruh sağlığınızı tehlikeye atmadan önce lütfen bir uzman ile görüşün.


İnternet sayesinde ihtiyacımız olan birçok bilgiye daha kolay ve hızlı ulaştığımız bu günlerde, depresyonun ne olduğuna, nasıl gelişebileceğine, neleri kapsadığına, tedavi yollarına da ulaşabiliyoruz. Tüm bu bilgilerle çok daha bilgili olabiliyoruz ancak önceliğimiz bilinçli olmak olmalı. Bilelim, öğrenelim ve bu bilgileri bilincimize taşıyalım, değerlendirelim ve farkındalığımızı yayalım. Depresif ataklar önceden tespit edilemez ve kişinin isteği ile gelişemez veya önlenemez, ancak depresyon tedavi edilebilen bir hastalıktır ve her hastanın durumuna yönelik etkili birçok tedavi yolu vardır. Desteğe ihtiyaç duyuyorsanız destek istemekten çekinmeyin, ruh sağlığınızı gözardı etmeyin.

 
 
 

Comments


bottom of page